Cherreads

Chapter 1 - Sürgün Edilen Prens

1 Bölüm – Sürgün Edilen Prens

Kuzey Rüzgârı, Gairos Sarayı'nın taş sütunları arasında uğuldayarak dolaşıyor, karanlık geceye uğursuz bir sessizlik fışkırıyordu. Ay ışığı, yüksek tavanlardan süzülen kalın mermer sütunların gölgesine düşüyor, zemindeki kırmızı halının üzerinde ölü gibi bir solgunluk yaratıyordu. Taht salonu, içindeki bir ölümün sessizliği hakimdi. Başkent Arvenia, bir zamanların kudretli tahtının gölgesinde büyümüş yargılamak için toplanmıştı.

Salondaki insanlar -asilzadeler, komutanlar, danışmanlar-gözlerini tahtın hemen önünde ayakta dururken adama dikmişti. Zincirlerle çalışıyor, dimdik görünüyor. Gururluydu, ama gözlerinde bir ateş, bir küskünlük yanıyordu. Üzerinde mevcut olan kraliyet süvarilerinin gümüş işlemeli zırhı mevcuttu, ama artık bu muhafazanın parçasının Şanı değil, ihanete yakalanan bir adamın hatırasını nakletti. Kan, toz ve çamur zırhının parlaklığını yutmuştu.

Sarayın gözdesi, kehanetlerin seçilmişi, halkın gururu... Bir zamanlar "Güneşin Oğlu" adı verilen Rheon Vaelthorn, şimdi onların adı gibi anlıyordu: hain, cani, sapkın.

Saray muhafızları onu çevrelemişti. Bazılarının gözlerinde nefret, bazılarında ise korku vardı. Ama her gecenin ne olduğu görülüyor. Anlatılanlara göre, Rheon kendi kardeşlerini boğazlatmış, kraliyet casuslarını manipüle etmiş ve Kuzey eyaletlerini düşmanlara satmıştı. Bunların hepsi, sarayın temelleri Lord Eltherin'in iddialarıydı. Kanıtlar... şaibeli. Tanıklar... eksik. Ama öfke, gerçeğin önüne geçmişti.

"Rheon Vaelthorn," dedi Kral Thalor, buz gibi bir sesle. Sesi geniş salonda yankılandı. "Krallığa ihanetle suçlanıyorsun. Halkın kanı döküldü, kardeşlerin öldü. Bunun bir açıklaması var mı?"

Rheon, göz babasından ayrılmadı. Bir zamanlar o gözlerde güven, onay ve sevgi arardı. Şimdi ise yalnızca deneme ve yabancılık buluyordu. Kalbindeki buz, bir zamanlar onu arkasından kucaklayan o güçlü ellerin şimdi neden bu kadar uzaklaştığını anlayamıyordu.

"Savunman mı?" diye sordu Kral, bu kez daha sert.

Başını eğmedi. Gururunu ezmedi. Ama sesi sakindi, kararlıydı.

"Sizin gözünüzdeki cevapların hiçbir anlamı kalmadı" dedi. "Kararınızı verin, Majesteleri."

Saraydan bir uğultu yükseldi. İnsanların adaleti istiyordu. Ama kimse onun ne yaşadığını sormamıştı. Kimse onun o gece ne merak etmemişti.

🌒 O Geceden Önce

Üç gece önce, Kuzey Ormanı'nın derinliklerinde, karanlık ağaçların gölgeleri altında Rheon, Prenses Lira'yı kaçıran Vran'ı—Kara Gölge Tarikatı'nın liderini—tek başına takip etmişti. Gece sessizdi ama orman nefes alıyordu, dallar arasında karanlık bir şeyler fışkırıyordu. Emrindeki birlikler yetişememişti. Rheon, beklemek yerine yalnız başlarına dalmıştı.

Tarikatın ritüelinin menziline ulaştığında, Lira'nın hayatının dakikalarla sınırlıydı. Kızıl büyü alevleri prensesin etrafında dönüyor, Vran karanlık sözlerle onu kurban etmeye hazırlanıyordu.

Ve o anda Rheon'un tek bir seçeneği vardı. Yıllar önce mühürlendiği karanlık büyüyü serbest bıraktı. Bu büyü, onu hem kurtardı hem lanetledi. Vran yok edildi, Lira kurtarıldı... Ama büyünün izi Rheon'un piyasaya sürülmesine bir yara gibi işlenmişti. Onun karanlığa ulaştığını düşünen gözler, artık kurtarıcıyı değil, bir iblisi görüyordu.

⚖️ Yargı

"Majesteleri" dedi Lord Eltherin, altın işlemeli cübbesiyle öne çıkarılır. Sesi tatlıydı ama gözler buz gibi. "Onun cezası ancak sürgün edilebilir. Nehrin dağılması, Kuzey Ucu'na. Tahtın uzağına, genel görünümün… ve hafızalardan silinene dek."

Kral sessiz kaldı. Bakışlarını yere indirmişti.

Annesi yoktu. Lira saraydan saklandı. Kardeşleri artık onun düşmanıydı. Ve saray halkı, bir zamanların önünde diz çökenler, şimdi dünyaya bakmadan tükeniyordu.

"Sürgün" dedi Kral sonunda. Dudakları tükenmemişti. Sadece içteki eski kral, birlikler gömmüştü.

"Adını azaltacağız."

Zincirler çözüldü. Rheon'u iki muhafız kolundan alıp götürmek, gözünü bir kez daha taht salonuna çevirdi. Son kez.

❄️ Kuzeyin Sürgünü

Kuzey Ucu, haritalarda bile yazan bir yerdi. Dağların ardında, karın bile çözemediği sessizliğe gömülmüş, lanetli topraklar. Geceleri rüzgarlar, ölülerin fısıltısıyla uğuldar, gündüzler gri ve umutsuzluklardı. Krallar düşmanlarını oraya göndermezdi bile. Çünkü oradan giden bir daha dönmezdi.

Ama Rheon yok olmadı. Kılıcını çıkardı, kıvrımları tanındı. Ve acıdan bir ordu kurdu.

İçindeki tek duygu artık öfkeydi. Ve kayıtsızlık.

More Chapters